*Yol Denilen

zihnimdeorkestra
2 min readDec 29, 2022

--

Hani gece oluyor, giyiniyor ya en koyu renkli elbisesini gökyüzü, olmasın istiyorum, giymesin. Ben böylesine kaybetmişken düzenimi hiçbir şey hatırlatmasın istiyorum bana varlığını ritmin. Ben dağılmışken böylesine vurmasın yüzüme kimse, tutup da sokmasın beni nizami bir cam vazonun içine. Durun kardeşim, hepiniz durun. Hiçbir şey akmasın etrafımdaki, hiçbir toz tanesi bile değmesin bana. Sadece biraz durun, lütfen durun.

Düşünmeyi bırakmıştı kadın. Etrafını saran bu hislerin ağırlığı üzerine düşünmeyi bırakmıştı. Sadece yaşamak istiyordu şimdi. Başta varlıklarına sövüp neden olduklarını her saniye sorguladığı tüm o hisleri dibine kadar yaşamak istiyordu şimdi. Ondan istekleri yıkıntının en yücesini vermek her birine. Ama anlayamıyordu. Hayat sanki ondan istediği bu değilmiş gibi izin vermiyordu köşesine çekilmesine. Döndükçe dönüyor ve yenisini eklemeye devam ediyordu zaten bitmek bilmeyenlere. Ve daha da dibe batıyordu kadın günden güne. Hislerinin altında kaldığı yetmiyormuş gibi çekinmeden nasıl üzerlerine çıkmaya devam edebiliyordu hayatın süpürdükleri. Her denileni böylesine sorgusuz getiriyorlar mıydı yerine?

Ne yapacaktı peki kadın? Yol dedikleri o şey şimdide var mıydı gerçekten? Veya bir şey olacaktı da inanmaya mı başlayacaktı tanrıya? O büyük gün müydü bugün? Peki ya bıraksaydı kendini bu rüzgarlara, çarpar mıydı önüne gelene ve bulur muydu kendini olduğundan beter bir halde? Fiziksel acıya razıyım dediği oluyordu evet ama gerçekten razı mıydı dokunamayacağı yaralarla başladığı günlere? Ne yapacaktı peki kadın?

Güneş doğmasın istiyordu ama gecede olmasın. Hiçbir şey, ona düzeni, döngüyü, hayatın her şeye rağmen akmaya olan bu tebrik edilesi çabasını gözüne sokabilecek hiçbir şey olmasın. Öylesine durduğu bir noktası yok muydu gerçekten hayatın? Veya bir köşesi olsa da olurdu. Kadının bu içindekileri bırakıp arınmış bir şekilde uzaklaşabileceği bir köşesi olsa da olurdu evet. Çok bir şey istemiyordu ki kadın. Hatta belki de hakkı olanı istiyordu. Hayat her saniye boklu ellerini üzerine silip giderken hakkı değildi de neydi bu?

Evet kabul de ediyordu. Hiçbir şey yapmamış değildi bu beden. Son birkaç gündür adeta savaşmıştı kendiyle. Sanki her an bir öncekinden nasıl daha beter hissedebilirim diye düşünmüştü. Ve sadece düşünmekle kalmamış işe yarayacağına inandığı, inanmadığı her şeyi ikinci kez düşünme gereği bile duymadan uygulamıştı. Nasıl olsa biri tutardı değil mi, biri o lanet olası darbeyi suratının tam ortasına indirirdi!

Öyle de olmuştu. Beklediği -çünkü bu yolculuk zaten uzun vadede bir bekleyiş sayılırdı- bir anda, sesi tüm odada yankılanan bir darbe sağ yanağında hayat bulmuştu. Ayıp olmasın diye şaşırmıştı hatta kadın. O böyle incelikleri yapmaktan geri durmazdı hayatın yeni aldığı elbiselerine tükürmekten çekinmediği gibi. Ama o ince ruhu onda da mantıklı bir nokta buluyor ve kendine karşı bunu bir savunma olarak kullanıyordu. O da tüm bunları bir aşamada hak ettiği gerçeğiydi. Çamurda yuvarlanan birine hadi gel havuza gidelim demek pek cazip değildi ne de olsa.

BÖLÜM SONU CANAVARI : Avid-Cake EAW

--

--

zihnimdeorkestra

Kafamın en dağınık köşesinde dans ediyorum düşüncelerimin kanıyla