DÖnGÜM

zihnimdeorkestra
3 min readDec 29, 2022

--

Alışkın değilsindir bu kadar sık kapını çalmama biliyorum. Yeni bir deneyim olsun diye değil zaten gelişim. Ama keşke öyle olsaydı. Aksini yapabileceğim halde gelmek benim seçimim olsaydı. Bense elim kolum bağlı bundan başka hiçbir eylemi yapmaya hakkım yokmuş gibi soluğu burada alıyorum.

Belki bana öyle geliyordur diye düşünmedim mi sanıyorsun, denemdim mi gelmemeyi? İşim gücüm yokmuş gibi kan ter içinde her seferinde buraya varmak benim içinde çiçek bahçelerinin süslediği bir eylem olmuyordu elbette. Bu yüzden denedim işte. Ne oldu biliyor musun? Her saniye çarpı yüz olarak bana dönmeye devam etti. Utanmadan, dert etmeden, düşünmeden. Döndü ve döndü…beni varlığımı sorgulayacak noktanın kıyısına getirene kadar. evet sanki zaten onun çevresinde dönmeyi rutin haline getirmemişim gibi.

Bu yüzden anladım dostum. Bazılarının önünün kesilmemesi gerektiğini anladım. Akışın içinde yeri olanların önünü keserken tüm bağların bir anda kopabileceğini anladım. Bunu bil diye söylemiyorum. Öyle olsa hoşuna gidebilirdi elbette. Yeni bir şey öğrendim diye düşünebilirdin hatta gece uykunun sesine kulak vermeden hemen önce. Ama diyemeyeceksin dostum, sırf ben anlattım diye ekleyemeyeceksin bunu tecrübelerine. Çünkü bu ruhuna işlemeden, o önünü kestiğin sularda boğulmadan kavrayabileceğin bir durum değil. Ama mühim de değil. Herkesin bunu kavrayacak kadar ömrü oluyordu ne de olsa.

Bugün de öyle bir gündü işte. Artık benim için vazgeçilmez olan bu eyleme sorgusuz koştuğum bir gün. Ve yine hislerimden başka bir şey yok elimde. Bundan oldu diyebileceğim hiçbir cümle hizmet etmiyor bana. Ama sonuçlar için istemediğim kadar madde sayabilirdim. Hepsi, hepsi yıllardır bu anı bekliyordu sanki. Tonlarca emekle bugünlere getirdiğim o geçmişim bile çekinmiyordu yüzüme baka baka nefret ettiğim kalıplara sokarken kendini. Yüzündeki o tatmin olmuş ifade ise her şeyi mühürlemeye yetiyor ve ona hak verebileceğim ufak noktaları bile süpürüyordu. Sorumlulukların her biri bugün hangi noktasından asılsam diye düşünüyor ve profesyonel bir seri katilden ders almışçasına ürkütücü sakinlikle bir uzvumu bedenimden ayırıyordu. Başlarda sadece ayaklarımın altındaydı kanlar şimdi ise istersem yıkanabilirdim içinde.

Peki ya yıllar, onlar ne zaman başlamıştı böylesine hızla koşturmaya? Neden bizi de dahil ediyordular bu istemsiz yarışa? Aslında sorun etmezdim kendi kendilerine koştursalardı. Belki at yarışı gibi onları da yarıştırırdık hatta. Ama peşinden sürüklenen olunca insanın hiçbir keyfi kalmıyordu olayın. Bari olumlu bir işe de hizmet etseydi bu anlamsız sürükleniş. Üstümde güzel durmayan bu boktan hisleri havalandırsaydı mesela. Veya o da adam seçseydi. Yapmayanın boks makinesine döndüğü bu eylemi o da yapsaydı. Biliyorum o zaman yanıma bile uğramaya çekinirdi. Kim etrafı kana bulayacak birini isterdi ki?

Nasıl çıkacaktım buradan? Boğulsam belki daha saydam gerçeklerin olduğu bir yerde uyanabilirdim. Olasılık dahilinde sayılırdı değil mi bu da, çıkış yolu kategorisine edilebilirdi dahil? Çünkü eğer o eski eylemlerse sadece oyunda bu uğruna çabalayabileceğim hiçbir çözümün olamadığına eşdeğerdi. Asıl sorun adım atman gereken yolu bilmen değildi. Onu zaten biliyordum, görüyordum. Hem de net olmadığı kadar hiç. Çünkü ona olabileceğim en yakın noktada, tam üzerindeydim. Ve ilerlemem için gerekli her şeye sahiptim ayaklarım hariç. İşte olay tam olarak buydu. Ben adım atacağım gücü bulsam bile bunu eylem dökecek olanı bulamıyordum. Sonra ise başlıyordu döngüm.

BÖLÜM SONU CANAVARI : comptine d’un autre été — Benny Garner

Selaam bu yazı bir hafta gecikmeli paylaşılan bir yazıdır. Elim neden medium gitmedi bilmediğim anlardan ama sen bil istedim sevgili okur ^^

--

--

zihnimdeorkestra

Kafamın en dağınık köşesinde dans ediyorum düşüncelerimin kanıyla